Genel

Hedef İnsanı Olmak ve Umutla Yaşamak

Yayınlandı

-

Benim daha önce yazmışlığım bulunmamakla birlikte ilkyazımı hedef insanı olmak ve hedefe ulaşma umuduyla yaşamak olarak seçtim. Değerli dostlarım yazmamı çok isteyince, ben de bir şeyler karalamaya karar verdim ve başladım aklıma gelenleri yazıya dökmeye.

 İnsan ilk doğduğunda dünyadan bihaber, neyle karşılaşacağını bilmeyen, adeta sudan çıkmış bir balığa benzer haldedir. Ailesinin yaklaşımı, yakın çevresinden gördükleri ve öğrendikleri ona bir kültür aşılar ve çocukluk döneminde aşılanan bu kültür artık ölene dek insana arkadaşlık eder. Yıllar geçse de devirler değişse de teknolojik ve bilimsel gelişmeler başını alıp gitse de insanın bazı huyları değişmeyecektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde benim kanaatimce insanoğlu daha doğuştan itibaren hedefleri, ulaşmak istediği idealleri olacak şekilde yetiştirilmeli ve hayattan tuttuğunu koparabilecek niteliklere sahip olmalıdır. Tabii burada kişinin inançları ve değerleri de önemli roller oynar. Onun hedefe kilitlenmesinde anne – babasının ona yaklaşımı ve davranışları, yakın akraba çevresinden görüp edindikleri, arkadaşlarının davranışları da önemlidir. Bu açıdan inci gibi sabırla işlenen bir insanın, hedef insanı olmaması için hiçbir sebep yoktur.

 Peki nedir hedef insanı olmak ve hedefe ulaşma umuduyla yaşamak? Bu niteliği herkes taşıyabilir mi veya kimler taşıyabilir? Bu tür insan olmak öyle çok kolay bir şey değildir. Güzel bir atasözümüzün de belirttiği gibi her kişinin değil er kişinin harcıdır bu durum. Hedef insanı demek, kendisine bir hedef belirleyen insanın gecesini gündüzünü bu hedef uğruna harcaması, bu işle yatıp bu işle kalkması demektir. Hedef insanı adeta bir dava adamıdır. Yediği yemekte hedeften bir lokma, içtiği suda hedeften bir damla, konuştuğu her kelamda hedeften bir cümle gizlidir. Hedef insanı güneşin doğuşunda ve batışında, ayın ve güneşin tutulmasında, yediği yemekte içtiği suda, akşam yatağına yattığında gördüğü rüyada, aldığı ve verdiği nefeste iliklerine kadar işlemiş olan hedefiyle ilgili payeler bulur ve hedefe top yekün ulaşma umuduyla yaşamını devam ettirir. Hedefi yoksa yaşam ona dar gelir, hayatın anlamı yok olur, ışıklar söner ve perde kapanır. Bu durumda artık kişi yaşayan bir ölü vaziyetine bürünmüştür.

 Peki, kimler hedef insanıdır diye soracaksınız bu kadar konuştuktan sonra. Ona da örnek vermeye çalışayım. 1453 yılında İstanbul’u fethederek çağ açıp çağ kapatan, dünyadaki birçok sistemin değişmesine yaptığı fetihle sebep olan Fatih Sultan Mehmet, bir hedef insanıdır. Günlerce ve hatta gecelerce İstanbul’u alabilmenin planlarını yapmış, inandığı ve kafasında bitirdiği hedefe ulaşma işlemini eninde sonunda gerçekleştirerek ismini tarihe altın harflerle yazdırmıştır. İstanbul fethedilmeden önce kentte gece yarısı bir evde ışık yandığını gören Fatih, bu ışığın sebebini araştırır. Sonuç olarak evde bir medrese talebesi olduğu ve ders çalışmakta olduğu padişaha iletilince padişah bir anda celallenir ve ben gece yarılarına kadar İstanbul’a ulaşma hedefiyle yanıp tutuşurken, başkaları nasıl olurda ders dolayısıyla gece yarılarına kadar oturur da İstanbul için bir şeyler düşünmez diyecektir. Her gün yatağını toplayan validesi İstanbul’un fethi için harekata 20 gün kala, bu yirmi gün içerisinde padişahın yatağını kendisinin topladığını fark eder ve sorar neden kendin toplayıp bu kadar işin içinde bir de bununla uğraşıyorsun diye. Cihan padişahı ise annesine tüyleri diken diken eden bir cevap verir. “Validem benim İstanbul’a olan aşkım dolayısıyla gözüme yirmi gündür uyku girmez ki,” evet koskoca padişah hedefine ulaşabilmek adına yirmi gün gözünü dahi kırpmamıştır. İşte hedefe inanmışlık ve hedef insanı olma bu olayın ayrıntılarında gizlidir.

 Yine aynı padişah İstanbul’un fethi sırasında yaşanan aksaklıklar ve başarısızlıklar dolayısıyla atını denize sürebilecek kadar yürekli ve İstanbul’u almanın canını vermekten daha kıymetli olabileceğine inanacak kadar da hedefine sadık, bağlı ve inançlıdır.

 Üzerinde bulunduğumuz Çanakkale’nin değerli topraklarını savunan atalarımız da birer hedef insanları konumundadırlar. Sırf torunlarımız daha rahat yaşasın, başkent düşmesin, bayrağımız inmesin, ezanımız dinmesin hedefi için canlarını gözlerini kırpmadan vermişler, kurşuna karşı korkusuzca giderek düşmanlarını korkutmuşlardır. Savaş sonucunda birçok Avrupa askeri Türklerin ölüme karşı korkusuzca geldiğini, bunun ise kendilerini çok korkutup çok etkilediğini belirtmişlerdir. Evet, hedef insanları gerekirse hedefleri uğruna canlarından vazgeçebilecek niteliktedirler.

 Bu örnekler ışığında hedef insanı aldığı nefesi hedefi için alır, yediği yemeği hedefi için yer, içtiği suyu hedefi için içer. Başını yastığa koymasının arkasında hedefiyle rüyasında dahi birlikte olmak yatar. Damarlarında gezen kanın onu hedefine ulaştırmak için var olduğuna inanır. Evrende gerçekleşen her olaydan, her andan, her şeyden hedefi adına bir şeyler çıkarır ve ömrünü hedefi için adar. Hedefe ulaşma umudu onun için tahmin edilemeyecek bir haz oluştururken, hedeften kopma hayatını karartır belki de yaşama nedenini anlamsız hale getirir. Tüm bunlara değindikten sonra daha da fazla sıkmadan umutları gerçeğe dönüşmüş, geleceğe umutla bakabilen ve hedef insanı olabilme azmi- şevki ve bilinci yerleşmiş, hedeflerimiz uğruna elimizden gelenden çok daha fazlasını yapmaya çalışan bireyler olabilmemiz dilekleriyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

BU AY ÇOK OKUNANLAR

Exit mobile version