Bizimle İletişime Geçin

Genel

Büyük sürgün 150. yılında

Yayınlandı

-

Büyük sürgün 150. yılındaÇerkes Sürgünü modern tarihin en büyük kitlesel nüfus hareketlerinden biri. Ancak üzerinden geçen 150 yıla rağmen dünya kamuoyunda karşılığını bulabilmiş değil. Yaklaşık 2 milyon Çerkesin tehcir edildiği 1864 yılında en az 500 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Yeni Şafak’a konuşan Kafkas Vakfı’nın Kurucu Başkanı Doç. Dr. Fethi Güngör, bazı Çerkes ırklarının tamamen yok olduğu söylüyor.

300 yıl süren Rus-Kafkas savaşlarının Kafkas halklarının yenilgisiyle sonuçlanması üzerine gerçekleşen sürgünün üzerinden 150 yıl geçti. Kafkas Vakfı raporlarına göre bu süreçte en az 1 milyon 500 bin Kafkasyalı yurdundan edildi. Sürgüne tabi tutulan nüfusun dörtte birinin yolculuk, kamp yaşamı ve yeni yerleşim yerine alışma sürecinde öldüğü tahmin ediliyor. Yani, yaklaşık olarak 500 bin Kafkasyalı sürgün yolculuğu sırasında veya vardıkları Osmanlı limanlarında yaşamını yitirdi.

Karadan ve denizden gelen ölüm

Ölen insanların binlercesi karadan gerçekleşen sürgün yolculuğu boyunca açlık, salgın hastalık ve kötü koşullara yenik düşerek can verdi. Gemiyle tehcir edilenlerin binlercesi, ayakta duracak kadar bile yer bulamadan dolduruldukları gemilerin dalgalara dayanamayıp aşırı yükten batmasıyla Karadeniz’de boğuldu. Yolculuğu tamamlayanların çoğu kalıcı hastalığa yakalandı ve en acısı sürgüne ve soykırıma tabi tutulan Çerkeslerin bir kısmı getirildikleri toplama kampına benzer yerlerde köle gibi satıldı. Sürülenlerin Kafkasya’da bıraktıkları toprakları, evleri ve sahip oldukları diğer tüm malvarlıkları Kafkasya’ya iskan edilen Rus ve Kazaklara verildi.

Çarın Kafkasya temsilcisi olarak atadığı Grandük Mişel’in 1864 Ağustosu’nda Batı Kafkasyalılara gönderdiği fermanda, ‘Bir ay içinde Kafkasya’yı terk etmeyenlerin savaş esiri olarak Rusya’nın farklı mıntıkalarına sürüleceği’ yazıyordu. Müslüman halk Ruslara esir olmak yerine Osmanlı’ya sığınmayı tercih etti. Ancak sonuç umdukları gibi olmadı.

İnsan yüklü gemilerin yolcularının boşaltıldığı yerlerden biri olan Trabzon’daki Rus Konsolosu, Mayıs 1864’te, ‘Sadece Trabzon’da 30 bin kişi açlık ve hastalıktan kırıldı. Gemilerde hastalık alameti gösteren olursa derhal denize atılırdı’ açıklamasında bulunmuştu.

Kayıtlara göre hem Kafkasya hem de Osmanlı kıyılarında ölen insanların gömüldüğü çok sayıda toplu mezar bulunuyor.

Kafkasya’dakinden çok daha fazla Kafkasyalı Anadolu’da

Çerkesler bu sürgün soykırım politikasından ötürü dünyanın çeşitli yerlerine dağılmak zorunda kaldı. Sadece Ürdün ve Suriye’de 100 binin üzerinde Çerkes yaşadığı tahmin ediliyor. 2012 yılı sayımına göre günümüzde Rusya işgali altındaki Kafkasya topraklarında sadece 712 bin Çerkes var. Ancak Çerkes Araştırmaları Merkezi verilerine göre Türkiye’deki Çerkes nüfusunun 2 ile 3 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu durum şunu gösteriyor, Çerkeslerin dünya üzerinde en yoğun olduğu yer Anadolu toprakları.

Soykırımı tanıyın!

Her yıl Büyük Çerkes Sürgünü’nün yıl dönümü olan 21 Mayıs tarihinde çeşitli anma programları gerçekleştiren Çerkesler, 150 yıl önce yaşananların bir soykırım olduğunu ve dünyanın bunu soykırım olarak tanıması gerektiğini vurguluyor. Yıllardır Taksim’deki Rusya Konsolosluğu önünde protesto gösterileri düzenleyen sürgünün torunları, haklarını aramaktan vazgeçmeyeceklerini her vesileyle vurguluyor.

Büyük Çerkes Sürgünü ile ilgili önemli araştırma ve raporlama çalışmalarına ev sahipliği yapan Kafkas Vakfı’nın Kurucu Başkanı sosyolog Doç. Dr. Fethi Güngör’e sürgünün bilinmeyenlerini, soykırım iddialarını ve Anadolu Çerkeslerinin durumunu sorduk.

1864’te yaşananlar sürgün olarak mı yoksa göç olarak mı tanımlanmalı?

Göç kavramı daha ziyade kişilerin kendi iradeleri ile gerçekleştirdikleri nüfus hareketleri için kullanılır. Büyük çoğunluğu ‘Adıge’ler olmak üzere Kafkas halklarının anavatanlarını terk ederek dönemin Osmanlı topraklarına dağılması göç kavramıyla ifade edilemez. Zira, binlerce yıl hür ve mutlu yaşadıkları cennet gibi vatanlarını isteyerek terk etmediler. Rus esaretine düşüp Sibirya’ya sürülmek yerine zoraki tercih edilmiş bir göç olduğu için Kafkasya’dan Anadolu’ya yönelen nüfus hareketinin en hafif karşılığı tehcir, zorunlu göç olabilir. Kaldı ki, uzun bir savaşın ve soykırımın ardından gelen bu tehcir, planlı programlı ve sistematik bir şekilde, çok kısa bir zaman diliminde yüzbinlerce insanın elverişsiz şartlarda yurtlarından tahliye edilmesi sebebiyle tam bir ‘sürgün’ olayı olarak insanlık tarihindeki utanç verici yerini almıştır.

Ruslar zaten yenilmiş ve tüm gücünü kaybetmiş bir halkı tamamen sürme gereğini neden duydu?

Çarlık, zaten uzun savaşlar neticesinde iyice yorduğu, nüfusunu kırıp evlerini ve ekinlerini yaktığı, hayvanlarını telef ettiği ya da sürüp götürdüğü, yetişkin ve savaşkan erkek nüfusundan mahrum bıraktığı bu halkları neden sürmüş olabilir? Sürdü, çünkü bu halklar Rus yöneticilerine göre uslanmaz, dik kafalı, isyankar halklardı. Ayrıca Deli Petro’nun gösterdiği sıcak denizlere inme hedefinin önünde güçlü bir duvar olarak duruyordu Kafkas halkları. Bir diğer hedef ise Kafkasya coğrafyasını Kafkasyalılardan arındırarak Rus ve Rus Kazakların iskanıydı.

Osmanlı Devleti’nin o dönemdeki politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Osmanlı Devleti zaten çöküş sürecine girmiş, sürekli kan kaybeden bir imparatorluk olarak ben merkezci bir politika gütmüştür. İmam Mansur’dan İmam Şamil’e kadar uzanan mücadele sürecinde Kafkas halklarına gereken desteği veremeyen Osmanlı, bir nevi devlete taze kan vermek maksadıyla 50-60 bin kadar Müslüman Çerkes’in gelmesini istiyordu. Ancak, tahmininin çok üzerinde bir nüfus gelince bir hayli zorlandı. Çoğunlukla etnik problemlerin yaşandığı bölgelere Çerkes muhacirlerini yerleştiren Osmanlı Devleti, birçok stratejik menfaat gözeterek dağınık bir yerleşim politikası güttü. Çöküş sürecinde olmasına rağmen iskan sürecinde yüksek meblağlı harcamalar yapması, Osmanlı tebaasının muhacirlere misafirperver davranması gibi insani vasıfları hayır ve minnetle yad etmek gerekir. Ancak, her nüfus hareketinde olduğu gibi Büyük Çerkes Sürgünü’nde de istismarcıların görev başında olduğu unutulmamalıdır.

Bazı Çerkes ırklarının tamamen yok olduğu doğru mu?

Maalesef bu doğru. Ubıhlar büsbütün yok olmanın eşiğine geldi. Ubıhça da tarihin derinliklerine garkoldu. Tarihi Çerkesya’da bazı sülaleler yok oldu. Karadeniz’in kuzey sahillerinde yaşayan Şapsığlar Çerkesya’nın en kalabalık halkı idi. Şubat ayında Kış Olimpiyatları’nın yapıldığı Soçi dahil tüm Kıyıboyu Şapsığ bölgesinde bugün sadece 10 bin kişi yaşıyor. Tarihçi Kabuzan’ın Rusya arşivlerinde mahfuz belgelere dayanarak yazdığı ‘Kuzey Kafkasya Nüfusu (19-20. Yüzyıllar)’ isimli eserde yer alan bir tek tablo büyük insanlık suçunu tek çırpıda ele veriyor. 1834 yılında nüfusları 573 bin olarak kaydedilen Adıgelerin nüfusu 33 yıl sonra, 1867’de 44 bine düşüyor! Yani soykırım boyutundaki yoğun savaşlardan sonra Adıge nüfusu bir anda on beş kat düştü.

Kadim bir ülke olan Çerkesya neredeyse tamamen yok edildi, Rusya bundan dolayı bugüne dek hiç sorumlu tutulmadı, hiçbir açıklama yapmadı ve bedel ödemedi. Bu nasıl açıklanabilir?

Rusya’ya hesabı kim soracak? Avrupa mı, Amerika mı? Siyasi menfaatleri ne kadar çelişse de, Rusya Batı için ne kadar saldırgan ve tehditkar olsa da, mesele Müslüman halklara karşı birlikte, aynı doğrultuda politika gütmek olunca, derin ihtilaflarını bir kenara koymayı biliyorlar. Rusya’ya hesap soracak olan İslam İşbirliği Teşkilatı’dır. Bu teşkilat Avrupa Birliği gibi tek anayasayla yönetilen, tek bir para birimi olan, ortak savunma sistemini kurmuş, kendi bilim ve teknolojisini geliştiren bir kuvvetli birlik olursa, o vakit sadece Kafkas halklarının, sadece Müslüman halkların değil, dünyadaki tüm mazlum halkların hakları zalimlerden sorulabilecektir.

Şu anda Kafkasya topraklarında durum nedir, sürgün edilenlerin torunları ülkelerine geri dönüyor mu?

Göstermelik bir ‘repatriant; geri dönüş’ kanunu çıkardı Rusya Federasyonu, ama bunu daha çok Rusya dışında bulunan Rusların rahat dönmesi için kullanıyor. Çerkeslerin geriye dönüşü çok meşakkatli ve yıldırıcı bir süreç şeklinde işletildiği için bu kanundan yararlanabildiklerini söylemek zor. SSCB 1991 sonunda çöktü, bu güne dek anavatanına dönebilen Çerkeslerin sayısı bin kişiye ulaşmış değil. Kabardey Balkar Cumhuriyeti’nin ‘Ovir’ denen yabancılar şubesinde ikamet almak için işlem yaptırmıştım, şubede görevli Çerkes şef, ‘Bize göre sizinle bir Zencinin başvurusu arasında fark yok’ diyebilmişti. Yani, dedenizin buradan gitmiş olmasının, akrabalarınızın hala burada yaşıyor olmasının size sağladığı bir ayrıcalık bulunmuyor.

Anadolu Çerkesleri 150 yıldır kültürlerini ve dillerini korumak adına neler yapabildi, sosyolojik olarak nasıl bir pozisyonda bulunuyorlar.

Anadolu Çerkesleri içlerine kapanarak dillerini ve kültürlerini uzunca bir süre yaşatmayı başardılar. Ben elli yaşındayım. Çerkesçenin en yoğun kullanıldığı Kayseri-Uzunyayla yöresinde doğup büyümüş biriyim. Bizden sonraki neslin dili konuşamadığını üzülerek gözlemliyorum. Demokratik açılım sürecinde çok geç kalmış olumlu bir adım atılmış oldu. Çerkesçe yayın kolaylığı, bazı üniversitelerde Çerkes Dili ve Kültürü bölümü açılması olumlu bir gelişme. Ancak, Çerkesçe’nin Anadolu’da var olabilmesi, Çerkeslerin kültürlerini yaşatabilmesi için hem demokrasi ve insan hakları alanında daha ileri adımlar atılması, hem de Çerkeslerin kendi iç dinamiklerini harekete geçirmesi, dillerine ve kültürlerine sahip çıkması gerekiyor.

Son olarak ve genel olarak tüm bu yaşananlar için neler yapılabilir, neler yapılmalıdır?

150 yıl önce Kafkasya’da yaşananlar sadece Çerkeslerin, Kafkasyalıların bir meselesi değildir. Hatta, sadece bir Müslüman halkın meselesi de değildir. İnsanlık ailesinin yaşayan en kadim üyelerinden biri olan Çerkeslere Çarlık rejimi ve SSCB döneminde uygulanan soykırım ve sürgünler insanlık suçu olup bütün bir insanlığın bu ayıbı birlikte temizlemesi gerekiyor. Uluslararası kuruluşların ortak bir komisyon oluşturarak tarih boyunca işlenmiş soykırım ve sürgün olaylarını tespit ederek mazlumlara itibarlarının iade edilmesi, zalimlerin mirasçılarının özür beyanı, tazminat ödemesi, anayurtlarına dönüş hakkı verilmesi gibi insani adımlar atılması imkansız değildir. Ben insanlığın geleceğinden umutluyum. İslam dünyasının insanlık ailesini huzurlu bir çatı altında toparlayabileceğine inanıyorum.

Okumaya Devam Et
Tanıtım
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Genel

ÇOMÜ 2023 En’leri Töreni Kapsamında Kalite Ödülleri Verildi

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) 2023 En’leri Ödül Töreni İÇDAŞ Kara Yusuf Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.

Törene; Çanakkale Valisi İlhami Aktaş, Çanakkale Milletvekilleri Ayhan Gider, Rıdvan Uz, 28. Dönem Konya Milletvekili Ünal Karaman, ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Çanakkale Baro Başkanı Av. Hande Keskin, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir ve Eşi Özlem Kaşdemir, İl Emniyet Müdürü Selim Arıcı ve Eşi Nebahat Arıcı, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Sadi Akman, Sahil Güvenlik Grup Komutanı SG. Yrb. Ercan Oran, Jandarma Özel Eğitim Merkez Komutanı Jandarma Albay Ufuk Yetiş, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Dinçay Köksal, Prof. Dr. Evren Karayel Gökkaya, ÇOMÜ Akademik ve İdari Yöneticileri, Çanakkale kamu kurum kuruluşları ile özel sektör temsilcileri, STK il temsilcileri, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından Öğr. Gör. Sedat Çılgın, Çanakkale Türküsünü seslendirdi.

ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu yaptığı açılış konuşmasında; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin 2023 yılı boyunca eğitim, öğretim, araştırma, geliştirme ve toplumsal katkı faaliyetlerinde öne çıkan paydaşlarını ve mensuplarını ödüllendirmek için bir araya gelindiğini belirtti ve 2023 yılının ÇOMÜ için başarılı bir yıl olduğunu vurguladı.

2023, ÇOMÜ İçin Başarılı Bir Yıl Oldu

2023 yılı, ÇOMÜ için oldukça verimli ve başarılı bir yıl oldu. Bu başarının arkasında, özveriyle çalışan akademisyenlerimiz, araştırmacılarımız, idari personelimiz ve öğrencilerimiz var.  Hepinize, bu vesileyle yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Bugün burada, üniversitemizin temel değerlerini ve misyonunu en iyi şekilde temsil eden, yaptıkları çalışmalarla fark yaratan ve adını daha da yukarıya taşıyan değerli paydaşlarımızı ödüllendirmenin gururunu yaşıyoruz.

Bilimsel araştırmaları, eğitim- öğretimdeki ve kurumsal gelişmeye olan katkılarıyla öne çıkan akademisyenlerimiz ve idari personelimiz, üniversitemizin en değerli varlıklarıdır. Onların özverili çalışmaları, ÇOMÜ’nün ulusal ve uluslararası alanda saygın bir konuma gelmesinde önemli rol oynamaktadır.

Kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ile yaptığımız iş birlikleri, üniversitemizin topluma hizmet etme misyonunu yerine getirmesinde büyük önem taşımaktadır. Bu iş birliklerinin gelişmesinde emeği geçen tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Ve tabii ki üniversitemizin geleceği olan öğrencilerimiz, akademik ve sosyal alanlarda gösterdikleri başarılarla bizleri gururlandırmaktadır. Onların azmi ve inancı, ÇOMÜ’nün daha da parlak bir geleceğe sahip olacağının en büyük göstergesidir.

Özellikle toplumsal katkı ve kurumsal katkı noktasında üniversitemize destek veren kamu kurumu ve kuruluşları ile özel sektöre 2023 yılı ÇOMÜ günleri özel ödülleri vereceğiz. Bu ödüller, üniversitemize ve topluma yaptıkları katkılar için birer teşekkür niteliğindedir.

İş Birliklerimizi Geliştirmeye, Güçlendirmeye Kararlıyız

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olarak, paydaşlarımızla olan iş birliğimizi daha da geliştirmek için kararlıyız. Bu iş birlikleri sayesinde, üniversitemizi daha da ileriye taşıyacağımıza ve topluma daha fazla katkıda bulunacağımıza inanıyoruz. 2023 yılı boyunca üniversitemiz birçok önemli başarıya imza attı. Bu başarıları sizlerle paylaşmak isterim:

Eğitim Öğretim Yelpazemiz Genişledi

Üniversitemiz, yeni bölümler ve programlar açarak eğitim-öğretim yelpazesini genişletmiştir. Ayrıca, uluslararasılaşmaya da önem vererek, yurt dışından daha fazla öğrenciyi üniversitemize çekmek için çalışmalarımız tüm hızıyla devam etmektedir.

Proje Başvuru Sayısı Önceki Yıllara Göre %250 Arttı

Üniversitemiz, araştırma-geliştirme projelerinde önemli bir atılım gerçekleştirmiştir. 2023 yılında ÇOMÜ akademisyenleri tarafından yürütülen birçok uluslararası araştırma projesi kabul görmüş ve fonlanmıştır. Bu projeler, üniversitenin araştırma kapasitesini ve uluslararası görünürlüğünü önemli ölçüde artırmıştır. Akademisyenlerimiz tarafından yürütülen projelerden elde edilen bulgular, uluslararası alanda da ilgi görmektedir. Özellikle TÜBİTAK ve Ulusal Ajans indekslerine göre proje başvuru sayısında önceki yıllara göre %250 artış bulunmaktadır. Ayrıca COST aksiyonuna üye olan ve faaliyet gösteren sayımızda da gözle görülür artış yaşanmaktadır. ÇOMÜ akademisyenleri tarafından 2023 yılında uluslararası hakemli dergilerde çok sayıda bilimsel makale yayınlanmıştır. Bu makaleler, üniversitenin ürettiği bilginin ve teknolojinin dünya çapında tanınmasına katkıda bulunmuştur. Amacımız kısa ve orta vadede Q1 ve Q2 düzeyindeki yayın sayısını arttırmaktır.

Ulusal ve Uluslararası Ölçeklerde Başarılı Öğrenciler Yetiştiriyoruz

ÇOMÜ, 2023 yılında da lisans ve lisansüstü eğitimde yüksek kalite standartlarını sürdürmüştür. Akredite program sayımızda artış devam etmektedir. Ayrıca kurumsal akreditasyonumuzu 5 yıllık tam akreditasyona taşıma hedefimizin önümüzdeki ay gerçekleştirilecek değerlendirmeler neticesinde başarıyla sonuçlanacağına inancımız tamdır. Üniversite, ulusal ve uluslararası ölçeklerde başarılı öğrenciler yetiştirmeye devam edilmektedir.

Toplumsal Katkı Faaliyetleri ve Toplumsal Sorumluluk Projeleri İle ÇOMÜ Adından Söz Ettiriyor

Üniversitemiz, topluma yönelik çeşitli faaliyetler düzenleyerek, bölgenin kalkınmasına katkıda bulunmuştur. Bu faaliyetler arasında, eğitim ve danışmanlık hizmetleri, sağlık taramaları ve çeşitli kurslar yer almaktadır. Ayrıca ÇOMÜ, 2023 yılında da çeşitli toplumsal sorumluluk projeleri yürütmüştür. Bu projeler, üniversitenin topluma katkıda bulunma ve sosyal sorumluluk bilincini geliştirme çabalarının bir göstergesidir.

Üniversitemiz, 2023 yılında çok sayıda uluslararası ve ulusal etkinliğe ev sahipliği yapmıştır. Bu etkinlikler, farklı ülkelerden ve kentlerden gelen katılımcıların bir araya gelerek kültürel bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarına ve kaynaşmalarına imkân sağlamıştır. Bunun yanı sıra düzenlenen çeşitli sanat ve spor etkinlikleri ile de öğrencilerimizin ve akademisyenlerimizin sosyal ve kültürel açıdan gelişimine katkıda bulunulmuştur.

Bölgesel Kalkınmaya Katkımız Artıyor

ÇOMÜ, 2023 yılında da bölgedeki kamu ve özel sektör kuruluşlarıyla iş birliği yaparak Ar-Ge ve teknoloji transferi faaliyetlerine devam etmiştir. Bu faaliyetler, bölgenin kalkınmasına ve refah seviyesinin yükselmesine katkıda bulunmuştur. Üniversitemiz, 2023 yılında da farklı alanlarda uygulama ve araştırma merkezleri kurarak bölgenin ihtiyaçlarını karşılamaya ve kalkınmasına katkıda bulunmaya devam etmiştir.

Bu başarılar, ÇOMÜ’nün eğitim ve araştırma alanındaki güçlü konumunu ve topluma hizmet etme misyonuna olan bağlılığını göstermektedir.

Hedefimiz, Tüm Alanlarda Çalışmalarımızın Çıtasını Yükselmek 

ÇOMÜ olarak, gelecekte de eğitim ve araştırma alanındaki çıtayı daha da yükseltmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Uluslararası alanda daha da görünür olmak, topluma daha fazla katkıda bulunmak ve öğrencilerimize en iyi eğitimi sunmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Rektör Erenoğlu’nun konuşmasının ardından Kurumsal Destek Ödülüne layık görülen; Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı, Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğü,  Balıkesir İtfaiye Dairesi, İÇTAŞ Çelik Enerji Tersanesi ve Ulaşım Sanayi A.Ş., Kale Grubu Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş., OPET Petrolcülük A.Ş., Dardanel Önentaş Gıda Sanayi A.Ş., Doğanlar Holding, Biga Ticaret Odası, Ezine Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, Kolunsağ Muflon Sanayi Limited Şirketi , Uluova Süt Ticaret A.Ş. ve UM Denizcilik Sanayi A.Ş. ‘ye plaket ve belgeleri protokol üyeleri tarafından takdim edildi.

ABD’nin Stanford Üniversitesi tarafından uluslararası ölçütler kullanılarak hazırlanan “Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları” listesinde “Elsevier Kariyer Boyu Etki” Kategorisinde Kimya alanında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurettin Şahiner adına ödülü Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hava Özay’a takdim edildi.

ÇOMÜ En’leri Töreni, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Kalite Geliştirme Ödülüne layık görülen akademik ve idari personele belgelerinin verilmesi ile son buldu.

Okumaya Devam Et

Genel

Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Yeni Hizmet Birimi Açılışı Yapıldı

Yayınlandı

-

Yayımlayan

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Terzioğlu Yerleşkesinden Anafartalar Yerleşkesine taşınan Lisansüstü Eğitim Enstitüsü’nün Eğitim Fakültesi Dekanlığı üst katındaki yeni hizmet biriminin açılışı gerçekleştirildi.

Açılışa, Rektör Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Evren Karayel Gökkaya,  ÇOMÜ akademik birim yöneticileri, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü yönetimi, idari personelin yanı sıra Anabilim ve Anasanat Dalı başkanları ile çok sayıda akademisyenler katıldı.

Açılış  konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. R.Cüneyt Erenoğlu, enstitünün yeni hizmet biriminin hayırlı olmasını temenni ederek, emeği geçen tüm personellere teşekkür etti.

Ardından, Rektör Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu çalışma ofisleri, toplantı salonu, diğer oda ve ofisleri ziyaret ederek  çalışanlardan bilgi aldı.

Enstitü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Evren Erginal ise katılımcılara teşekkür ederek başladığı konuşmasında enstitünün yeni yüzünün üniversitemize yakışır bir nitelikte olmasına gayret ettiklerini, rutin idari işle yanı sıra lisansüstü öğrenciler için bilimsel seminer ve kariyer söyleşilerine devam edildiğini belirtti. Bu süreçte Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Zeki Genç’e de verdiği destek için teşekkür eden Erginal, Müdür Yardımcıları Doç.Dr. Derya Girgin, Dr. Öğr. Üyesi İ. Onur Tunç ve Enstitü Sekreteri Arzu Süngü başta olmak üzere, taşınma sürecinde yoğun emek harcayan idari personele de teşekkür etti.

Okumaya Devam Et

Genel

Türkiye’nin Kentsel Dönüşüm Sürecinde QUA Granite Gücü!

Yayınlandı

-

Yayımlayan

QUA Granite Satış Direktörü Yasin Erdoğan

Üstün desen ve renk teknolojisiyle doğanın tüm canlılığını mekanlara taşıyan, Türkiye’nin en büyük teknik granit üreticisi QUA Granite, her zevke ve ihtiyaca hitap eden geniş ürün yelpazesinde yer alan teknik granit serileri ile kentsel dönüşüm projelerine QUA imzası atmaya devam ediyor.

Adımlarını hızlandırarak, her geçen gün daha büyük hedeflere ulaşma çabasını sürdüren QUA Granite, doğallık ve dayanıklılığın mükemmel uyumunu 81 ildeki kentsel dönüşüm projelerinde yaşatmasının yanı sıra, çevre dostu üretim anlayışıyla bu yıl da sektördeki liderliğini pekiştiriyor.

QUA Granite, doğal mermer, ahşap, beton ve taş görünümlü ürünleriyle her mekâna ve projeye uyan ürün serileri ile mekânlara yepyeni bir soluk getiriyor.

QUA imzası taşıyan tüm ürünler, incelikleri ve hafiflikleriyle uygulama sürecini kolaylaştırıyor. Hafif yapıları sayesinde yapılara binen yükü de azaltarak, mimari süreçlere de olumlu katkı sağlıyor. Yapılardaki esnemelerden kaynaklı seramik kırılma ve çatlama oranını ise en aza indirgiyor. Yüksek mukavemeti sayesinde uzun ömürlü kullanım avantajına sahip 7mm inceliğindeki seramikler, yüksek ısı ve don gibi olumsuz koşullara karşı da oldukça dayanıklı bir yapıya sahip olmasıyla öne çıkıyor.

QUA Granite Satış Direktörü Yasin Erdoğan,

“QUA Granite olarak sadece üretime değil, dizayn ve tasarıma da yatırım yaparak her segmente, zevke ve projeye hitap eden tasarımlarımızla farkımızı ortaya koyuyoruz. QUA imzası taşıyan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) Konutları ve Emlak Konut projeleri de 7mm ürünlerimizle daha da güçleniyor. ‘’ dedi.

2024 yılında tüm kentsel dönüşüm projelerine, üstün renk/desen teknolojisi ve üretim güçleri ile talip olduklarının altını çizen Erdoğan, ‘’ Başarı ve geleceğe olan inancımızı, üretimdeki gücümüz ve iş ortaklarımızdan alıyoruz. 2023 yılında 20’den fazla projede yer alarak sürdürdüğümüz başarımızı, 2024 yılında da devam ettirecek olmanın gururunu yaşıyoruz. Yeni dönemde yeni kentsel dönüşüm projelerinde, Türkiye’nin QUA’sı 7 mm seramikleri ile fark yaratmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da tüm kentsel dönüşüm projelerine üstün renk ve desen teknolojimiz, üretim gücümüz ile talibiz.  Kentsel dönüşüm projelerinde imza attığımız başarılarımız ile Türkiye seramik sektöründe takip eden değil takip edilen oyuncu olduk. Bu başarıda emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim. Türkiye’nin en büyük teknik granit üreticisi olarak 41 milyon m2’lik üretimimiz ile çalışmalarımıza ve yatırımlarımıza hız kesmeden devam edeceğiz” dedi.

 

Okumaya Devam Et

BU AY ÇOK OKUNANLAR